Tükendi
Stok AlarmıOsmanlı Devleti’nin klasik dönemdeki siyasî, askerî ve iktisadî tarihinde önemli rol oynayan timar sistemi, işleyişini büyük bir disiplin içinde uzun yıllar devam ettirmiş, ancak bu rejim 16. yüzyılın sonlarına doğru değişim ve dönüşüm olarak tabir edilen ve çeşitli sebeplere dayanan nedenlerle bozulmaya başlamıştır.
Osmanlı Devleti’nin 1578-1606 yılları arasında doğuda İranlılara,1593-1606 yılları arasında batıda Habsburglara karşı yürüttüğü uzun, yıpratıcı ve sonuç itibariyle kazançsız savaşlar, büyük ölçüde malî kaynak kaybıyla sonuçlanmıştır. Öte yandan İstanbul’da yaşanan yeniçeri ve sipahi ayaklanmaları, Anadolu’yu kasıp kavuran Celâli eşkıyasının faaliyetleri, nüfus artışı, batıdan gelen ucuz gümüş istilası, paranın değerinin düşürülmesi ve buna bağlı olarak yaşanan fiyat artışları, ekonomik krizin ve sosyal yapıdaki huzursuzluğun daha da büyümesine yol açmıştır. Savaş ekonomisinin ciddi bir şekilde kendini hissettirdiği bu dönemde, mevcut kaynakların yetersizliği reayaya daha ağır vergi yükü getirirken, savaş için gerekli parayı bulmak Osmanlı yönetiminin karşı karşıya kaldığı en önemli idarî görev olmuştur. Toplum ve yönetim düzeninde en önemli değişiklik, yaşanan ekonomik krizler nedeniyle gelirleri düşen, bu nedenle hizmetlerini yerine getiremeyen ve askerî olarak önemleri azalan timar teşkilatında ortaya çıkmıştır.
Elinizdeki kitapta fethedildiği günden beri Rum eyaletinin önemli sancaklarından olan, 1520 yılından itibaren ise Eyalet-i Rum denilen büyük bir eyaletin paşa sancağı olan ve mirî arazinin büyük kısmı timara tahsis olunan Sivas sancağında, yaklaşık seksen yıllık bir süreçte (1573-1651) timar sisteminin işleyişi, sistemde meydana gelen değişim ve dönüşümün nedenleri birinci elden kaynaklara dayalı olarak ele alınmaktadır. Öte yandan kitapta, arşiv belgelerinin tekabül ettiği dönemin siyasî, iktisadî ve sosyal yapısı ele alınmakta, Osmanlı timar nizamının bozulmasının nedenleri ve çözüm arayışları dönemin devlet adamları ve aydınlarının kaleme aldıkları risaleler ve çağdaş Türk ve batılı tarihçilerin görüşleri üzerinden değerlendirilmektedir.