Din; ne bir takım kimselerin iddia ettiği gibi başlı başına insanların uyanışına, nede birilerinin ifadesiyle afyonlanmasına sebep değildir. Bu iki boyut aynı anda din kavramının tanımı için mümkündür. Birini onaylayıp diğerini yok saymak bir bakıma din teriminin tarihsel sürecini yok saymak anlamına gelir. Çünkü din tek değil iki boyutludur.
- Tanrı; ezeli (başlangıçsız) ebedi (sonsuz) ve sınırsız varoluşa sahip olduğuna göre, *O* nun dışında bir varlıktan ya da yaratılmıştan bahsetmek imkânsızdır, çelişiktir. Bu çelişki Tanrı’yı sınırlayacağı gibi *o*nun bağımlı ve ihtiyaç sahibi biçiminde algılanması anlamına gelecektir. Tevhid bu anlamda yaratılışı da yoktan var olmayı da reddetmeyi gerektirir.
- *İnsanlık bir zamanlar tek bir topluluk halindeydi. Sonradan ayrılığa düştüler...* ayetinin de işaret ettiği ve bu durumun (sınıflı toplumların oluşmasının) kınanıyor olması, asıl olanın, muradını sınıfsız toplum biçiminde ortaya koyuşuna işarettir. Doğal olarak da sosyolojik sınıflaşmaların temel unsurlarından olan metafizik yönlendirmeleri inkâr, İbrahim’i dinlerin ortak mücadele alanını yansıtmaktadır.
- Musa, tanrı temsilciliğine soyunarak halkını boyunduruk altına alan Firavun’la mücadeleye tutuştuğunda, Firavun halkına *Musa’nın dininizi değiştirmesinden korkuyorum diyordu*, İsa, Ferisilerin halkı uyutmalarına, soymalarına, sömürmelerine, köleleştirmelerine yarayan düzenlerine savaş açtığında onu çarmıha götürenler zamanının dindarları - din adamlarıydı.