Roman ve hikayeyi toplumsal gerçeklere tutulmuş bir ayna olarak değerlendiren edebi anlayışlar vardır. Elbette bu durumlarda da yazar ele aldığı konuyu sanat gerçeği çerçevesi içinde değiştirir, estetize eder ve okuyucusuna öyle sunar. Size bu kitapta iki uzun hikayesini sunduğumuz Kırımlı yazar Şamil Aladin, bu çerçevede tanımlanacak bir yazar olmasına rağmen bize anlattığı konularda pek az değişikliğe gitmiş ve gerçekten de sadece olaylara ayna tutmuştur. Ama ele aldığı konular öylesine dramatik ve toplumsal etkileri öylesine yoğundur ki zaten ilave bir kurgu onları ancak yapaylaştırır. "Teselli" adlı birinci hikaye Kırım Türk Tatar halkının Birinci Dünya Harbi ve Bolşevik devrim sırasındaki iç ve dış mücadelelerini, "Ben Çar ve Tanrıyım" adlı ikinci hikaye ise İkinci Dünya Harbi sonrasında tarihinin az gördüğü Kırım sürgününü anlatır. Aslında bu iki hikaye öylesine nitelikli bir temsil kabiliyetine sahiptirler ki isimleri ve mekanları değiştirseniz herhangi bir yerdeki benzer konumları ifade etmeye yeterler.
Şamil Aladin’nin bu hikayelerde asıl başarısı samimiyetidir. Okuyucu birinci satırdan itibaren adeta yazarın anlattıklarını içinde yaşamaya başlar ve hikaye bittikten sonra bile olayın sıcaklığını hissetmeye devam eder.
Sadece Kırım’ın değil bütün zalimlerin mazlumlar üzerinde yürüttüğü değişimlerin ve göçlerin hikayesi olan bu sıcak metinleri duyarlılıkla okuyacağınıza inanıyoruz.