Dönem zordu. Konuşan, düşünen, söz söyleyen ve hak hukuk için eyleme geçen herkes kendini kelepçelenmiş, zincirlenmiş zindanların pis, karanlık, rutubetli odalarında buluyordu. Bir yandan tabutluklar, bir yandan nemli beton duvarlar… Ve başları üzerinde sallanan darağacı ipi…
Böyle bir dönemde Onlar bilgiye susamış işçi, köylü, esnaf, öğretmen, memur, doktor, Avukat, mühendis gibi meslek sahibi, fikirleri aydınlık saçan insanlardı.
Birey, kendini ve toplumunu tanımadan, kendine ve ait olduğu topluma da faydası olmaz diyen bir kuşaktı.
Bu kuşak, 50’li ve 60’lı yıllarda, halkların yeniden sesini yükselten, yaygınlaştıran, haktan ve emekten, insandan ve adaletten yana olan yığınlara mal eden mücadelenin temsilcileriydiler. Bu mücadeleyi onurla 70’li yıllara taşıdılar.
Ahmet Arif’in bakıp bakıp şiir yazdığı bu dağlar bu gelişmeye şahit oldu. Şimdi durup geriye baktığımızda bu onurlu ve mütevazi kuşağın sahiplerinin emeğine saygı duymaktan, onları saygı ve minnetle anmaktan başka ne yapabiliriz ki…