Ozanın yaşadığı 17. yüzyılın (yaklaşık olarak 1606-1679) söz sanatlarının egemen olduğu, feodal - göçebe yaşamında dile getirilmesi - kabul görmesi Anadolu insanının açık görüşlülüğünü ve cinselliği tabulaştırmamasını göstermesi açısından ilginçtir. Karacaoğlan şiirlerinin ana izleği doğa ve aşktır. Kimi şiirlerinde görülen, ayrılık, gurbet ölüm gibi temalarda duygu ve düşüncelerini açık, anlaşılır ve sade bir Türkçe ile söze - şiire dönüştürürken, düşü bile gerçeğe evirerek anlamlandırmıştır. Yaşama sevinci iyi, güzel ve çekici olanla renklenmiş, yücelmiştir. Erotizm ile pornografi arasındaki tehlikeli sınırda Karacaoğlan, toplumun duyarlılıklarını gözardı etmeden, cinselliğe doğanın sunduğu güzelliklerle yaklaşırken; turuncu, şeftaliyi, ağacı, dalı birer özel simge olarak sunmuş, çapkınlık göz kırpışlarıyla, ışmarlarla taçlandırmıştır.