Vahdet-i vücûd, İslâm düşüncesinde en genel anlamıyla hakîki varlıktan mecâziye geçişin, kılınışın (ca’liyet), yaratılış merhalelerinin anlatıldığı nazariyenin adıdır. Bu nazariye göre âlemde gerçek varlık birdir, o da Cenâb-ı Allah’ın kendisidir. Vücûd/varlık, bilgisiyle birlikte eş zamanlı olarak Zât-ı Müteâl’in içerden dışarıya doğru aşama aşama tecellî, tenezzül ve tasarruf etmesi ile oluşmuştur. Bu birlikten çokluğa, latiften kesife, hakikatten mecaza geçişi açıklayabilmek için mutasavvıflar birçok metafora ve sembole başvurmuştur. Bu meteforların en başında hakikat ve gölge, çekirdek-ağaç, nokta-harf, buhar-buz, ayna-hayal (gölge), iplik ve halı gibi bir benzetmeler gelmektedir.
Bu çalışmanın esasını Halvetiyye’nin Cemâliyye kolu şeyhi Bâyezîd-ı Rûmî’nin halifesi olup İştip’de vefat eden Edirneli Şeyh Muhyîddin-i Rûmî’nin Temsîlât (Semboller) ve Devâir-i Cihannümâ isimli eserleri oluşturmaktadır. Eserler içerisine müellifimiz varlık mertebelerinin daha kolay anlaşılması için ağaç, nokta ve halı sembolleri ile birlikte bütün varlık âlemlerini gerek manzum olarak gerekse de şekillerle anlatmaya çalışmıştır.
Bunlardan ilki Temsîl-i Nokta`dır. Nokta, kelâmın başlangıcı ve özü, bilginin kaynağı, varlığın başlangıcıdır. En nihâyet nokta bilginin olduğu kadar varlığın ve insanın da ʻaynıdır, hüviyetidir.
İkinci risale halı sembolizminin anlatıldığı Temsîl-i Kâlîçe`dir. Halı görünüşte renkleri, nakış ve işlemeleriyle dikkati çekse bile aslı yündür. Halının zahiri, hakikate ulaşmaya perdedir. Hakikate ulaşmak isteyen renk ve şekillere değil mahiyet ve hüviyete odaklanmalıdır.
Üçüncü risale ise Temsîl-i Şecer`dir. Ağaç bütün dinlerde sembolik tarzda kullanılmış olup Kur’ân-ı Kerîm’de ağacın, en açık şekliyle süregelen, kökleşmiş, geleneği olan ve ürünleriyle gelecek vaad eden imana işaret ettiği anlaşılır. Ağacın bilgisi küçük bir çekirdekte gizlidir. Tohum ağacın aslı olmakla ağacın aynıdır.
Dördüncü risalemiz ise Dâire-i Cihânnümâ yani cihanın kendisine yansıdığı ve onu gösteren ayna olup hakîkat-mecaz ikilemini en iyi anlatan örneklerden birisidir. Muhyî, Cihânnümâ’da yedi felek üzerinden yedi fasıl üzere yedi dâire beyan etmiştir. Bunlar sırasıyla cihânnümâ, vücut, ruh, kalp, nefis, zikir, mezhep dâiresidir.