Gece yarısı öyle bir dövdüler ki, baygınlık geçirdim. Sokakta, yanımda üç yaşındaki engelli kızım ve 40 günlük oğlum olduğu halde ayıldım. Sekiz yaşındaki, engelsiz büyük kızımı da benden aldıklarını o an fark ettim.
Beş parasız, iki engelli çocukla soğuk, karlı bir kış gecesi, sokaklardayız. Gidebileceğimiz hiçbir yer yok.
Bir parka sığındım. Kendime değil, çocuklarımın başına kötü bir olay gelecek, korkusu yaşıyorum. İki tinerci genç yanımıza gelerek, *Ne yapıyorsunuz burada?* dedi. Kim olduklarını bilmiyor, korkuyordum. Bir yandan da çocuklarım ağlıyordu.
Gecenin ilerleyen saatleri bir kedi devamlı olarak pencerenin camına vuruyor...
-Git. Kışşt!
Kedi, gitmiyor, ısrarla cama vuruyor. Derken, hiç duymadığım insanın içini ürperten bir sesle irkildim. Ardından, adeta bu sesin ortasında kalakaldım. Ve dünyanın sonunun geldiğini düşündüm. Üzerimde, tarifsiz bir ağırlık hissediyor, kımıldayamıyordum.
Uyanmak için kendimi yataktan adeta kazıdım. Kalabalık bir ailem, çocuklarım ve iyi bir işim var. Peki neden halen bir yerlerde, çok önemli bir şey unutmuşum gibi hissediyorum?