“Bu kitap, camilerde duyulmuş bir sevincin eseri olsun, bir cami neşesiyle donanmış bulunsun isterim. Camilerin içinde geçen dakikalarımın şu fani dünyanın yabancılığını seyrelten en kıymetli anlarımın önemli bir kısmını oluşturduğunu, bu satırları yazdıkça daha iyi görüyorum. Bir cami yaptıracak param yoktu, ben de bu kitabı yazdım.”
Ahmet Murat Taşı Taşırmak’ta bir mimari şaheser ve ibadethane olarak Süleymaniye Camii’ni ele alıyor. İstanbul’un çeşitli noktalarından Süleymaniye’ye farklı rotalarla, farklı yönlerden tırmanılabilmesi gibi, Ahmet Murat da Mimar Sinan’ın bu ölümsüz şaheserine kendine has ama interdisipliner yollarla yaklaşıyor. Böylece Taşı Taşırmak felsefeden, sanat tarihinden, mimariden, tasavvuftan, dinî gelenekten, şiirden, şairanelikten ve nihayet gündelik hayatımızdan beslenen, Süleymaniye’nin “hikmetini” araştıran, dört başı mamur bir “Süleymaniye risalesi” oluyor.