Tükendi
Stok AlarmıTasavvuf ehli Hz. Peygamber’i ve dört halifeyi hakiki manada rehber edinerek manevi miraslarını hakkıyla tevarüs eden kimselerin kendileri olduğuna inanırlar. Bu nedenle tasavvufun mesâili ve ahlâkı dört halife üzerinden anlatılmış, gerek oluşum döneminde gerekse sonrasında sûfîlerin çeşitli fikirlerini izah etme noktasında başvurdukları kaynaklar, Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerden sonra dört halifenin söz ve uygulamaları olmuştur. Bu çalışmada sûfîlerin dört halifeyle ilgili yaklaşımları ve tasavvufun gelişim sürecinde algı biçimlerinde meydana gelen değişim ele alınmış, bazı tasavvufî öğretilere mesned teşkil eden yorumlarını dört halifeyle nasıl ilişkilendirdikleri incelenmiştir. Tasavvuf eserlerinin nasıl bir Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali portresi sunduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Hz. Ebû Bekir’le ilişkilendirilen sıddıkıyyet ve hullet makamları, Hz. Ömer’e izafe edilen muhaddes vasfı, Hz. Osman’ın hayâ, cömertlik ve teslimiyeti üzerinde durulmuş, tasavvuf ehlinin Hz. Ali’yle ilgili rivayetler üzerinden bâtın ilmi telakkilerini temellendirme çabaları değerlendirilmiştir. Sûfîler tedvin döneminden itibaren geliştirdikleri ıstılahları sağlam deliller üzerine inşa etme saikiyle âyet ve hadislerin yanısıra râşid halifelere referanslarla desteklemeye gayret etmişlerdir. Bu bakımdan bazı kavramlarla dört halife arasında nasıl bir irtibat kurulduğu meselesine odaklanılmıştır. Tasavvuf ehlinin dört halifeye bakışını anlama bakımından son derece önemli ve belirleyici olan bir husus da Şia eleştirileridir. Sûfîlerin Şia’ya karşı geliştirdiği tavrın yansımalarını ilk dönemden başlayarak hemen her dönemde müşahede etmek mümkündür. Bu eleştiriler Şiîler’in ilk üç halifeye yaklaşımının tümden reddedilmesi hususunda temerküz etmiştir. En başından itibaren akîdeye müteallık konularda Sünnî geleneğe bağlı kalmayı tercih eden sûfîler hilafet ve tafdil konularında Şia’nın görüşlerini reddetmek suretiyle Ehl-i Sünnet’in siyaset düşüncesini benimsediklerini göstermiş oldular.