Küçükken, anneannemlerin ‘işporet’ dedikleri bir tür soba vardı mutfakta. İçeriye girmek için kapıyı açtığımızda *Ratana zatvori çayif ça, pırleno begat!* (Kapıyı çabuk kapat, kuş kaçacak!) derdi. Her seferinde inanırdım ‘İçerideki Kuşa’ çünkü o kuşun gerçekten içeride olmasını isterdim.
Bir şeyin olmasını istediğinde, yalan olduğunu bilsen de inanmak istersin. Kapıyı her seferinde ilk kez duyuyormuşçasına şaşkın bir telaşla kapatır; tavanda şöyle bir göz gezdirir, malum kuşun yokluğunun acısını, işporetin kapağını açıp belki de dakikalarca ateşi izleyerek atardım. Alevler bana dans ediyor gibi gelirdi. Ateşin kıvranan, bükümlü hallerini çocukluğumdan beri severim.