Bu eser bir "Tarih Kitabı* değildir. Ben de bir tarihçi değilim. Bir tarih yazanın yazdığı kitaplardan ikisini okuduğum zaman; şoke oldum ve ikilemde kaldım? Çanakkale zaferleri; "Limon Von Sanders* adındaki bir Alman generaline aitti. Bir Alman olan Limon Von Sanders’in başarıları saptırılmış? Bir Türk’e, Mustafa Kemal’e mâl edilmişti? Hâlbuki Mustafa Kemal o savaşlarda bulunan yüzlerce subay arasındaki sıradan bir yarbaydı!
Bir tarihçi olmadığım gibi bir siyasetçi de değilim. Ancak, Kemalist düşünceye ve o düşüncenin kazanımı olan cumhuriyete inanan bir bilim insanıyım. Büyük bir saygı ve içtenlikle sevgi duyarak parmaklarımda Fatih Sultan Mehmet’in mührünü (Tuğrasını) simgeleyen yüzükler taşıyorum Her bir Ceketlerimin yakasını da Atatürk’ü simgeleyen altın rozetimle taçlandırıyorum!
Bir tarihçinin gerçekleri saptırması, tarihi bir gerçeği hiç acımadan tahrif etmesi? Yetmiyormuş gibi konferanslar vererek, plesipitler düzenleyerek halkı kandırması! Bir eğitimci olarak yüreğimi yaraladı ve içimi acıttı! Gerçekleri araştırma ihtiyacı duydum! Bulgularımı bir araya getirdim! Bu eseri oluşturdum. Bir "Anneanne, dede ve torun* sohbeti biçiminde hikâye haline getirdim! "Tanrı’nın Deccalları* adı altında okuyucuya sunuyorum.
Sevgili Türk Halkı; Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti olmazdı! Tarihte "Güneşin Ön Bahçesi* olarak adlandırılan bu güzel yurdun her köşesinde Ezan sesleri yerine Çan sesleri duyulurdu!
Sevgili Türk Genci, Atatürk sana inandı, seninle gurur duydu, Cumhuriyeti sana emanet etti! Bende bir eğitimci olarak sana inanıyorum ve sana güveniyorum! Lütfen duyarlı ol: bu güzel yurdu parçalamak, bölmek, dış mihraklara peşkeş çekmek isteyenlere fırsat verme!