Çalan zile gittiğimde genç bir bayan elindeki sigarasını öfkeyle yere atıp, sert bir şekilde arabaya bindi. Durumu iyi gözükmüyordu.
“İyi misiniz?” diye sordum. Biraz cevap vermedi ve sonra “Nişanlım beni terk etti.” dedi.
“Ne zaman?” diye sordum “Şimdi, şu an nişanlım beni terk etti.”
Bayanın psikolojisi hiç iyi gözükmüyordu. Eşimin tabiriyle “burnumu sokma zamanı” idi.
Kaç yıldır nişanlı olduklarını sordum “2-3 yıl gibi bir şey” dedi.
“Niçin terk etti?” dedim;
“Başkasını bulmuş.” dedi.
“Sizinle niçin bu süreçte nişanlı kalmış?” dedim,
“Gönül eğlendirmek için.” dedi.
Bu durumdaki birisine yardım etmeliydim. Duygularına tercüman olarak onun duygularını anladığımı ona gösterip sonra da onun teselli olabileceği şeyleri hatırlatmalıydım.
Bir iki dakika düşündükten sonra bayana:
“Hakikaten çok kötü bir durum, şimdi ailenize ne diyeceksiniz, arkadaşlarınıza ne diyeceksiniz, çevrenize ne diyeceksiniz?” dedim ve bayan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Onun ağlamasına biraz izin verdikten sonra Ona: “Yarın gidin bir şükür kurbanı kesin.” dedim. Afallamıştı. O nişanlısı tarafından terk edilmiş, bir “şoför parçası” ona bundan dolayı kurban kesmesini söylüyordu.
Öfkeli ve meraklı bir ses tonuyla “Neden kurban kesecekmişim?” diye sordu.
“Böyle bir adamdan kurtulduğunuz için kurban kesmelisiniz ya evlendikten sonra, sizi kucağınızda çocukla terk etseydi daha mı iyi olurdu?” dedim.