Farkında olmasak da bazen yanılgılarımız, ön yargılarımız ve teyit edilmeyen bilgiler üzerine yaşamımızı ve düşüncelerimizi inşa ediyoruz. Sonra, çoğunlukla anlamsız olan tabularımızdan kendimize tabutlar yapıyor ve o karanlığın içinde kalmayı yeğle-yerek etrafımızdaki renklere ve aydınlığa karşı körleşiyoruz. Elbette bunda tümüyle hatalı olduğumuzu söylersek kendimize haksızlık etmiş oluruz. Hepimiz, bir şekilde, kendimizi güvende hissetmek için ya da özgüvenimizi güçlü tutabilmek için taraflı davranıyoruz. Bizim gibi düşünenlerle beraber olmayı yeğliyor, oy verdiğimiz siyasal partilerin uygulamalarını doğru buluyor, tartışmalarda kendimizi haklı çıkarıyor ve ek bir zahmete girmemek için yeni öğrendiğimiz bir bilgininin “mutlak gerçeklik” olduğunu iddia ediyoruz. Konfor alanlarımızdan çıkmamak için yanılma ihtimalimizi pek göz önünde bulundurmuyoruz. Elinizdeki kitap, saydığımız bu türden inanç, tutum ve davranış biçimlerinin altında yatan nedenleri sorgulamanıza vesile olabileceği umuduyla yazıldı. Mesela, bizim gibi olan insanlarla neden bir arada olmak istediğimizi açıklamak için teyit ön yargı-sından bahsettik. Hemen yanında boş bir restoran varken, önünde uzunca kuyruk olan lokantaya girmek için saatlerce beklemeyi tercih etmemizin sebebini açıklamak için sosyal kanıtı açıkladık. Çok uluslu şirketlerin bizi ikna etmek için bandwagon et-kisini, kapıya ayak koyma tekniğini ve rızanın imalatını nasıl kullandıklarını anlattık.