Onunla karşılaşmamız roman yarışmasına hazırlandığım yıldı. (1996) Ofisinde konuk iken ayrımsadığım şiir defterine göz attığımda okudukça ilgimi çeken dizeler… Ve tam da romanımın o anki noktasına uygun gelen bir kıta. Hemen rica etmiştim yazdıklarıma katmak için ve zarif gülümsemesiyle onay vermişti. Tabi yarışmadan Çıkamayabilirdim ama ‘olsundu.
Ödüllü olarak çıkmıştı romanım Yaşar Ayık şiirinin de katkısıyla. Hatta roman birincisi arkadaşım çok merak etmiş okuyunca ve ‘Hülya ne çok yazar şair tanıyor, ben neden hiç duymamışım adını.’ Diye düşünerek aramadık kitapçı bırakmamış yaşadığı yer Antalya’da. Telefon edip sorduğunda öğrenince de ne çok gülmüştük birlikte yalnızca romanımda sözü edilen bir şair olduğu üzerine… Bana hep şunu söylemiştir sonuçta “Hayatımda senin kadar ilginç bir insan tanımadım.”
İlginçlikler ortaya çıkarıyor görülmesi gereken güzellikleri. Yaşar Ayık zaten Bozkırların tezenesiyle yürek telini titreten bir ozanmış görülesi, duyulası, okunası. O zaten Yesader’ in kollarında hayat bulan bir Firari imiş dinlenilesi. O ozanlar aşığı Aşık Veysel’lerin ardında koşan, o kocaman bir yürek firar etmiş aykırılıklardan aykırı doğan.
Gönlünde fırtınalar yön verirken denizlerine kaleminden yağmış dizeler durmaksızın kitabımdakiler gibi; “Aydınlanacak her şey senin dönüşünle.” Ve “Bir yıldız kayar, düşer ayaklarımın ucuna.”Kim tutabilir ki bir Firari’ yi… Yolun açık olsun ozan Yaşar Ayık!