Ölü doğan Büyük Ortadoğu Projesi’nden sonra Suriye olaylarının da bu noktaya geleceği çok öngörülmüyordu. O sebeple proje, *İlerleme için Ortaklık ve Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’yle Ortak Bir Gelecek* olarak değiştirildi. Fakat Arap Baharı’nda İslam Dünyası üzerinde yapılan planlamalarda eksen kayması oldu ve doğudan batıya doğru sistem Suriye üzerine kuruldu. ABD’nin Irak’ı işgalinde kullandığı *demokrasi* sloganı da Suriye için iflas etti. Mahir Kaynak’ın dediği gibi *BOP alanında herkes Oxford’u bitirse, yine de demokrasi mümkün değildir* görüşleri elbette çok doğrudur. ABD’nin bölge stratejisi bellidir ve hedeflerinden uzaklaştığını da söylemek mümkün değildir. Suriye’de vekalet ve yıpratma savaşları artan bir dozla devam etmektir. Dolayısıyla bölgede Birinci Dünya Savaşı’nda yarım kalan paylaşımlar hâlâ amaçlanmaktadır.
Bu çizgide İngiliz politikaları sürdürülmektedir. Hatta ilk savaştaki *Kürt* kartına müsamaha, günümüzde ise mecburiyet halini almıştır. Bir ABD departmanından başka bir işlevi olmayan NATO, elbette rakipsiz gücüyle sahadadır. Başta Avrupa Birliği olmak üzere küresel oyuncular da ABD’nin yanındadır. Rejimi destekleyen Rusya’nın amaçları çok açık değildir ve yanında bulunan İran’ın düşünceleriyle de örtüşmemektedir. Türkiye ise Fırat Kalkanı Harekatı ile Amerika’ya rağmen bu yolu başarıyla yürümüştür lakin henüz işin ortasındadır. Türkiye, ABD ile Rusya arasında bölgenin en güçlü ülkesidir. Senaryolar da çok açık değil ve uygulanması zordur. O sebeple olaylar her yöne savrulabilir, asıl önemli olan Türkiye’nin sağlam hesaplar yapmasıdır. Suriye’de bahar mümkün mü? İşte bunu dikkatle düşünmeli ve etüt etmeliyiz. O nedenle bu kitap yukarıda anlatılanlar çerçevesinde artık bir sendroma dönüşen Suriye gerçeğini tüm açıklığıyla izah edecektir.