Türkçeye çevrilen kitaplarıyla büyük ilgi gören Zabel Yesayan, ‘Sürgün Ruhum’da, uzun yıllar yurt dışında yaşamış İstanbullu bir ressam olan Emma’nın memleketine dönüşünden sonra yaşadığı iç hesaplaşmaları ve yaşadığı güçlükleri anlatıyor. Yesayan’ın 1915’ten sonra kaleme aldığı ilk edebi eserlerden olan ve 1922’de yayımlanan ‘Sürgün Ruhum’, yaklaşık 1910’da, özelde Ermenilerin ve genelde tüm Osmanlı vatandaşlarının yaşadığı gerilimleri arka plana alarak, bir memlekete ait olmak, kendini evinde bile sürgün hissetmek, her şeyin siyaset tarafından belirlendiği koşullar altında sanatla uğraşmak gibi temalar etrafında, hem bireysel hem de sosyolojik düzlemde bir Osmanlı fotoğrafı çekiyor. Aynı zamanda bir *eve dönüş* hikâyesi olan ‘Sürgün Ruhum’, cennet gibi bir İstanbul’un ve yazarın da memleketi olan Üsküdar’ın, bu muhteşem görünümlerinin ardında bir yandan da ne tür sürgünlerin sahnesi olduğunu sorguluyor. Yaşadığı dönemin en önemli Osmanlı-Ermeni entelektüellerinden Zabel Yesayan’dan, yine çarpıcı, insanı sarsan bir eser.