Michael Löwy bu kitabında, Marksist teorinin yirminci yüzyılda en fazla tartışılan netameli konularından birine el atıyor: *Sürekli devrim teorisi.* Çağımızın önemli düşünürlerinden biri olan Michael Löwy, pek çok siyasal programa olduğu kadar bilimsel-akademik çalışmalara da konu olan sürekli devrim teorisinin tarihsel köklerini Karl Marx’tan Rosa Luxemburg’a ve Troçki’ye kadar ayrıntılı bir biçimde tartışıyor. Tartışmasını yalnızca kıta Avrupa’sı ölçeğinde değil, Latin Amerika ölçeğinde de sürdürürken, Marksist teorinin kendini yeniden değerlendirmesi gerektiği üzerinde duran Michael Löwy, teorinin sistematik araçlarının da yeniden gözden geçirilmesi kanaatinde. Zira sürekli devrim teorisi donmuş ve tamamlanmış bir doktrin değil, yeniden ve farklı şekillerde zenginleştirilmesi gereken, gelişime açık bir teoridir. Bu teorinin merceğinden bakıldığında yirminci yüzyılın toplumsal, siyasal ve iktisadi sorunlarına nasıl çözümler bulunabilir? Löwy’nin çalışmasının önemli bir ayağını da işte bu aktüel boyut oluşturuyor: Kapitalizmin korkunç yayılması karşısında ne yapılabilir, pazar ilişkilerinin insani varoluşu kuşatması nasıl durdurulabilir, bunun için hangi araçlara sahibiz, daha da önemlisi devrim tahayyülünü yeniden ve daha güçlü bir biçimde duymamız mümkün mü? Bu gibi pek çok sorunun cevabı, elbette ufuk açıcı yeni sorularla birlikte çalışmanın esas dokusunu oluşturuyor...