Bir kahramana ihtiyacın varsa, aynaya bakmaya ne dersin?
Frank Cottrell-Boyce`un, içimizdeki süper gücü harekete geçiren sürükleyici romanı Süper Brokoli Çocuk; okuru nehir sularından gökdelenlerin tepesine fırlatan, nefes kesici bir serüven.
Kötülüğü ve zorbalığı alt ederek dünyamıza “adalet” dağıtmaya ant içmiş süper kahramanlara bolca atıfta bulunan bu aksiyon dolu macera, sıradan bir çocuğun kendi potansiyelini keşfedişini ve bir “süper” kahramana dönüşmesini anlatıyor.
İnsanlara yönelik en güzel şeyin, her birinin diğerinden çok farklı olduğu gerçeğini vurgulayan yazar; süper kahramanlık kavramına ilişkin ezberlerimizi bozuyor ve hakiki kahramanların her yaşta, boyutta ve şekilde karşımıza çıkabileceğini hatırlatıyor.
Evet. Dünyada adalet diye bir şey yok.
İşte bu yüzden süper kahramanlara ihtiyacımız var.
En afili çizgi roman kahramanları dâhil (eh, Süpermen hariç tabii) hiç kimse süper güçlerle doğmaz. Hâliyle kahraman olmayı da kendisi seçmez! Her hikâyede kahramanlar ve kötüler, kazananlar ve kaybedenler vardır. Hangisi olduğuna sen karar vermezsen, başkası senin yerine karar verir. Tıpkı Rory Rooney`nin süper ötesi hikâyesindeki gibi...
Rory, tüm olasılıklara karşı hazırlıklı bir çocuktur. Cılız cüssesi yüzünden itilip kakılmaya alışkın olduğu gibi, zorbalardan kaçma konusunda da kimse eline su dökemez. Gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen şeylerin dahi bir şekilde başına gelebileceğini düşünerek her daim teyakkuzdadır. Öyle ki, esrarengiz bir virüs salgını veyahut beklenmedik bir suaygırı saldırısıyla bile başa çıkabilecek durumdadır. Lâkin, aniden ve açıklanamaz biçimde yeşermeye henüz hazır değildir!
Ama işte, yeşeriyor. Baştan aşağıya brokoli yeşiline dönüyor. Ve tuhaf şekilde, ilk kez endişeli hissetmediğini fark ediyor. Bir zamanların ufak tefek Rory Rooney`si, artık... ne ya da kim? Yoksa ona artık Kaptan Zümrüt mü diyecekler? Tuhaf bir mutasyon geçirip süper güçlerle kuşandığı kesin, ama daha fazlasına ihtiyacı var... Kendisine dair emin olduğu tek şeyse eskisi gibi olmayacağı.