Tükendi
Stok AlarmıKur’an’ın doğru anlaşılmasında en önemli kaynak olan Hz. Peygamberin sünnetleri hakkında farklı zamanlarda farklı yaklaşımlar sergilenmiştir. İslam dünyasında ortaya çıkan farklı fırkalar, kendilerinin haklılığını ispat etmek için sürekli hadislere müracaat etmişlerdir. Düşünce olarak birbirine zıt fikirlere sahip fırkalar dahi hadislerden deliller getirmeye çalışarak varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır. İslam dünyasında bu tartışmalar yaşanırken 18. Yüzyılın sonları ve 19. Yüzyılın başlarından itibaren sünnet konusu müsteşriklerin de dikkatini çekmiş ve yoğun bir şekilde sünnetle ilgilenmeye başlamışlardı. Kur’an hakkında fazla bir şey söyleyemeyen bu art niyetli kimseler, hadisler hakkında yanlış beyanlarda bulunmaktan da hiç geri durmamışlardır. Sünnetin Kur’an gibi sabit olmadığı, senet tenkidi yapılırken metin tenkitinin yapılmadığı, hadislerin yazıya aktarılmasının geç dönemlere rastladığı için birçoğunun kaybolduğu, onun için de dinde kaynak olamayacağı görüşünü dillendirmişlerdir. Hz. Peygamber, Kur’an’dan başka bir şey bırakmamıştır. Hz. Peygamberden sonra Müslümanların uyguladıkları sünnet, Hz. Peygamberin kendi sünneti değil, Kur’an vasıtası ile bazı düzenlemelere uğratılmış olan İslam öncesi Arapların örf ve âdetidir. Müsteşrik kaynaklı bu düşünce yapısı, zamanla bazı Müslüman düşünürler tarafından da kabul görerek desteklenmeye başlamıştır.