Sünnet, İslam geleneğidir. Gelenek bir değerler ve anlamlar dünyasıdır. “Gelenek”, kadim zamanlardan intikal etmiş, tekvînî, tatbîkî ve fiilî vahiydir. Sünnet, Allah’ın yasalarına uygun bir hayat yaşamaktır. Sünnet Hz. Peygamber’le başlayan ve onunla sona eren bir tatbikat değildir, kitâbullah’a dayanır. Kitâbullah fıtrat standardıdır, yaratılış ayarlarıdır. Allah’ın yasalarını ve ayarlarını savunmak, tartışmak ve bu uğurda mücadele etmek gerekir. Allah’ın kitabına uygun bir hayatın nazarî bir tasavvur olmaktan çıkıp uygulamaya konulması ümmetin üzerindeki bir emanettir. Sünnet ümmetin müşterek değeri, mefkûresi ve maârifidir. Allah’ın emir ve yasaklarının uygulanabildiği bir ortamın hazırlanması da sünnetin muhtevasında saklıdır. Bu ortam da dindarlık ta sadelik içinde kolay ve tabii yaşanır.
Dindarlık insanların Allah ile nitelikli ve içi samimiyetle doldurulmuş bir ilişki içine girmeleridir. Dinî ve ahlâkî hayat bir toplumun içinde birlikte yaşanır, hissedilir ve sonraki nesillere aktarılır. Özgün, samimi ve saf dindarlık, ahlak ve değer üretir. İnsan insanla iyileşir ve mutlu olur. Allah’la kâinatla ve tüm insanlarla ve kendisiyle barışık yaşamanın anahtarı dindar olmaktır.
İçtimaî dindarlık olarak sünnet, bir toplumda güven inşa eder. Allah ile bağlantısı kopmuş bir toplum güven içinde değildir. Çözüm Hz. Muhammed’in yoluna gerçekten bağlı ümmet olmaktan geçmektedir. Hz. Muhammed’in getirdiği değer ölçüleri ve hayat çizgisine çağdaş normlarla çelişse bile sahip çıkmak gerekir. Sünnete bağlılık, eğitim nizamının ve hukukun İslam’a uygun bir toplum hayatını destekler hale gelmesi için çalışmayı da gerektirir. Müslüman bir toplumda genç nesle verilecek din eğitimi, sünnete bağlılık ve dindarlık hedefi taşımalıdır.