Her insanın kendine özgü bir hayatı, her hayatın ise bir hikâyesi vardır. Kahramanın insanın kendisi olduğu bu hikâyenin içindeki kişiler ve olaylar çoğu kimse için önemsizken bazen bu hikâyenin sahibi için bütün bir ömre bedel olur. Sümbül Sokak 21 Numara’da geçen bu olaylar da sancılı duygu ve düşünceleriyle içinde bulunduğu hayat için bir mana arayışındaki kimsesiz bir adamın hayata tutunma çabasının hikâyesidir.
“Bugüne kadar tek bir kişiye dahi ondan bahsetmeyip yaşamış olduğum bu hadiseyi hiç kimseye anlatmadım, çünkü biliyordum ki insanlar hayatımda sadece bir hafta yer edinmiş birine karşı hissettiğim bu duyguları küçümseyecek, bayağı ve aşırı bulacaktı. Ancak o hayatımda iki yıl olup sonrasında gitseydi, herkes bu uzun süre sebebiyle bana üzülecek ve hatta sonrasında yaşadıklarıma çokça değer verecekti. Hâlbuki ben bu hayatta öyle kimseler tanıdım ki, yıllardır aynı evde yaşamalarına rağmen birbirlerine olan alakaları ve muhabbetleri bütünüyle üzücü bir haldeydi. Bu sebeple insanın birine karşı hissettiği duyguların yoğunluğu o kişinin ne kadar süredir hayatında olduğuna göre değil de onun bizim üzerimizde bıraktığı tesirin ne derece büyük olduğuna dayanarak ölçülmeliydi.”