1689 sefer mevsimi geldiğinde Avusturya cephesindeki işlerin her geçen gün biraz daha kötüye gitmesi üzerine, bütün memleket sathında asker toplanmasına ve ikinci Süleyman Han’ın da teşvik etmek gayesiyle hasta olmasına rağmen sefere çıkmasına karar verildi. Hazırlıklar tamamlandığında ordu sefere çıkmak için emir bekliyordu. Sultan 2. Süleyman Han orduyu teftiş etti, onları selamladı, yüzlerine güldü, çoğunun elini sıktı. Bu yakınlığı gören askerler ağlamaya başladılar. Sonra onlara yüksek bir yerden hitap etti.
-Askerlerim, bugün Cennet yolculuğuna çıkıyoruz. Sonsuz bir hayatın kapıları bizlere açılmış durumda. Niyetlerimizi halis edelim, ihlas gömleğimizi giyelim, Rabbimizin rızasından başka bir niyetimiz olmasın. Ha üç gün fazla yaşamışız ha üç gün önce gitmişiz! Önemli olan sondur. Son iyiyse bizlere müjdeler olsun. Niyetimiz, Allah-ü Teala’nın dinini insanlara ulaştırmaktır. Bu yolda bin canımızda olsa feda olsun. Ben sizlere hakkımı helal ettim, sizler de helal edin.
Askerin cevabı yeri, göğü inletti.
-Helal olsun! Helal olsun! Helal olsun! Padişahımız çok yaşa! Padişahımız çok yaşa!
Padişahımız çok yaşa!
Hücum emri verildi.