Ne var ki Sultan Bayezid’i 14 yıl uğraştıran bu hikaye, sadece Cem ile Bayezid arasında geçmez… Devletin elini kolunu bağlayan sarmal bir meseleye döner… Papalık ve Avrupa, Cem’i Osmanlı’ya karşı koz olarak kullanır. Bu sebeple 2. Bayezid, istese de güçlü fetihler yapamaz. Karşısında kardeşi ve onun arkasına sığınmış Avrupa vardır… Hedefte olan kardeştir ve onu korumak gerekir…
Siyasi ve askeri atılımlar yapamayacak hale gelen Sultan Bayezid, kendisini şehirleri güzelleştirmeye adar. Bir de istikrarı korumaya. Başta İstanbul olmak üzere çok sayıda şehri camile, külliyeler, hamamlarla donatır. Onun böyle bir yolu tercih etmesinde ne Cem Sultan Vakası ne de Safevi Devleti tehlikesi tek sebep değildir elbette. Cem hadisesinin yanı sıra, Bayezid-i Sani’nin fetihler yapmasına mani olan başka olaylar da vuku bulur. Kıyamet-i Suğra olarak görülen İstanbul Depremi bunlardan biri. II. Bayezid’in tahtta bulunduğu tarihlere rastlayan felaket, sadece İstanbul’da değil; pek çok kentte ağır hasarlar oluşturur. Bu yıkıntılardan kurtulmak ve şehirleri yeniden inşa etmek kolay olmaz. 2. Bayezid, oğlu Korkut, Selim ve Ahmet’in arasında cereyan eden tahta kimin çıkacağı tartışmalarından da endişelidir. Bu yüzden de gerekmedikçe sefere çıkmamaya özen gösterir. Nitekim Şehzade Selim’in Yeniçeri’nin desteğini alarak onu tahttan indirmesi, Bayezid’in endişelerinde haklı olduğunu ispatlar.
Adaletinden dolayı adli olarak bilinen Sultan Bayezid, padişahlığı süresince sanat sahiplerine sahip çıkması ve Osmanlı’da tarih yazıcılığını başlatması bakımından da önemli bir şahsiyet… Osmanlı’nın ilk dönemini anlatan tüm tarihi kaynaklar 2. Bayezid tarafından yazdırılıyor… Örneğin tarihçilerin el kitabı haline gelen ‘Tevarih-i Ali Osmanların (Osmanoğulları’nın Tarihi) önemli bir kısmı bu devrin ürünü. Meşhur Aşıkpaşazade Tarihi, İdris-i Bitlisi’nin ‘Heşt-i Behişt’i, Piri Reis’in ‘Kitab-ı Cihanüma’sı hep onun devrinde kaleme alınıyor…