Şihâbüddîn Sühreverdî’nin felsefeyle münasebeti, sadece üslup değil maksad ve netice bakımından da kelimenin tam mânâsı ile felsefî; felsefî meşgalesinin en aslî cüzü olan İbn Sînâ eleştirisi de felsefî bir eleştiridir. Çünkü Sühreverdî rûhen değilse dahi aklen Meşşâî bir ailede doğmuş; fikrî formasyonunu önemli nisbette orada tamamlamış; ama ömrünün belli bir noktasında yeni bir hakikat arama yolculuğuna çıkmıştır. Ancak bu yolculuk sonunda adını "İşrâk felsefesi" koyduğu kendi hakikatini bulduktan sonra dahi aile ferdleriyle bağını koparmamış; bilakis onları kendi hakikatine ihtida ettirmek için ateşli bir fikrî mücadeleye tutuşmuştur. Ama bu tartışmasını, Aristoteles’le değil İbn Sînâ ile yapmıştır. Bu çalışmanın gayesi de Sühreverdî’nin İbn Sînâ ile yaptığı işbu hakikat muhavere ve münakaşasının eleştirel, objektif ve ayrıntılı bir hikâyesini sunmaktır.Sühreverdî’nin eleştirileri ortaya konulurken, asıl olarak Hikmetü’l-İşrâk’a dayanılmış; diğer eserlerine Hikmetü’l-İşrâk’teki eleştirileri açıklayıcı olduğu nisbette müracaat edilmiştir. Çünkü bilindiği üzere Sühreverdî, Kitâbü’t-Telvîhât, el-Meşâri’ ve’l-Mutârahât ve el-Mukavamât gibi diğer felsefî eserlerini, zaman zaman İşrâkî renge bürünse de, ağırlıklı olarak Meşşâî üslupta yazmıştır. İbn Sînâ’nın fikirleri açıklanırken, daha ziyade el-İşârât ve’t-Tenbîhât’a müracaat edilmiştir. Zira İşârât, filozofun hem ömrünün son yıllarında yazdığı hem de sadece kendi görüşlerine yer verdiği bir felsefî eseridir. Ayrıca, görünen o ki Sühreverdî, İbn Sînâ’nın fikirlerini çoğu zaman bu eserine dayanarak eleştirmiştir
Yayınevi
:
İnsan Yayınları
2. Hamur