Tükendi
Stok AlarmıYaşamsal sırlarıyla ölüm sebebinin gizlenmesini isteyen bir kadın: Filiz...
O tüm bilinmeyen gerçeklerle büyüyen genç bir oğul: Özgür...
Suç ve adalet olgularının ters düz edilmiş denklemlerini hayatın kendi gerçekleriyle yeniden inşa etmesi. Adaletin vasıflarının güç olgusunu edindiklerini düşündüğünde ne derece iyilikten uzaklaştıkları ve mahvolan hayatlar… İstanbul`un kucağı İstiklal caddesinde yaşanan tehlikeli kovalamacalar. En saf aşklara muhtaç bedenlerin fahişe geceleri... Suçun, adaletin ve aşkın; bu insan hislerinin o gizemli derinlikleriyle sizleri de içine çekmesinden kurtulamayacaksınız.
Özgür kendine söylemekten sakındığı sözü, az işitilir bir sesle:
*Ama gitmelisin,* diye mırıldandı.
*Neden? Kırılır mıyız? Eninde sonunda bu ten sana ait olacak!*
*Teninin kokusu hala içimde, nefesin dudaklarımda...*
*Çıplak olmasak, beni sarmalasan…*
*Öyle zor ki senden ayrılması... Uzaktan izlesem seni!*
*Arada gözlerimi açtığımda yanağının sağına çarpıttığın güzel gülüşünü görmeliyim.*
*Kakülünle oynayıp güzel yüzünü okşamalıyım.*
*Tam uykuya dalma anında yüksekten düşme hissimde elimden tuttuğunu görmeliyim.*
*Kendime çekip başını omzuma yaslamalıyım.*
*Sevgilim anlamıyorum! Niçin yapmadığımızı anlayamıyorum... Sonra birden ona güvenmeli ve sitem etmemeliyim, mutlaka bir sebebi vardır diyorum. Ama anlamak gitmek olacak ve ben bunu istemiyorum.*
*Biliyor musun?*
*Sus söyleme!*
*Şu ana dek tüm yaptıklarım sana aitti; sadakatim de, ihanetim de sana aitti!*
*Korkutuyorsun beni!*
*Ya ben? Kendimden korkmuyorum mu sanıyorsun?*