Titriyorum...
Tıpkı bir sokak köpeği gibi! Üstüme yığın yığın örttüğüm yorganlar battaniyeler kar etmiyor. Ellerimden kan çekiliyor... Tüp bittiğinden çalıştıramadığım soba odanın tüm sıcağını bencilce metaline toplamış sanki. Allah`ım burada bu soğukta, kimsesi! Okulu bıraktığımdan ailemin haberi yok, cebimde metelik yok! Bu çılgınlık! Allah`ı bu çılgınlık!
(Elif`in`in Hikayesi: Fırtına)
Hemen o akşam bakkaldan aldığım bir jiletle kız arkadaşımın önüne oturdum ve "saçlarımı tıraş eder misin!" dedim...
Meğer o yumuşak saçlar jiletle kazınınca, diken diken olurmuş kafa derisi... Ertesi gün okula gittiğimde, diken diken saçlarıma yapışan başörtümü güç bela indirip, kazınmış saçlarımın üstüne şapka taktığımda, okulun kapısındaki polis memuru bana acıyıp (hasta sandı beni) fısıltıyla "bacım siz başörtüyle girebilirsiniz, sorun yok! dedi. Olan olmuştu, gülümsedim polise...
(Feride`nin Günlüğü)
Bir kitap yazmışlar daha doğrusu, anılarını birleştirip "Şubatla Gelen, Bin Yıl Sürmedi" adında sarsıcı bir hatıra çalışması olmuş, onlar hatıra diyor bence yakın tarihe dair interaktif bir tanıklık... Editöryasını Ali Yılmaz yapmış. Bursa Kitap Fuarı`nda önüme koydular... Sizin için alıntıladığım yukarıdaki kısmı okuyunca birdenbire Bursa`da bir kitap fuarında okuyucularımızın önünde olduğumu unutup ağlamaya başladım... İçimde o kadar yaş, o kadar taze duruyormuş ki yarası... Dokunduğunda birisi hemen kanıyor...
Sibel Eraslan
23 Mart 2013 tarihli "Biz Sokak Köpekleri" yazısından.