"Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler edebi olamazlar. Üzerinde büyük ruhların sevildiği topraklarda ebedi hayat ağacı yeşeriyor; gerçek hayat, gerçek saadet tadılıyor. Onlarsız yeryüzünde yetim yaşıyoruz. Yaşadığımız bu yeryüzünde toprağın ruhu yoksa bizde de hayat olamıyor" diyor büyük düşünür Nurettin Topçu, Mevlana ve Tasavvuf adlı kitabında... Sun’ullah-ı Gaybi de, Topçu’nun işaret ettiği gibi, büyük ruhlardan biridir. 17. yüzyıl mutasavvıf şairi Gaybi, Türk tasavvuf edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmekle birlikte, yeni nesillerce pek tanınmadığı gibi, edebiyat tarihimizde de fazlaca incelenmemiştir. Bu küçük eserde, Gaybi’nin hayatı eserleri ve şiirlerinden seçmelerle tanıtılması amaçlanmıştır. Sun’ulalh-ı Gaybi, şiirlerinde felsefi tasavvufun en girift konularını sade bir dil ve anlaşılır bir üslupla işlemektedir. Onun insan, varlık, marifet ve aşk gibi temel konulara ilişkin düşüncelerinde, Yunus, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli gibi anadoluda yetişenbüyükruhların izleri görülür. Gaybi’de Yunus’un etkisi açık bir şekilde kendini göstermektedir. Gaybi, eserlerinde hem içinde bulunduğu tasavvuf okulunun esaslarına, hem de döneminin dini sosyal tarihine ışık tutmaktadır.