Mustafa Kemal Benk, Silinmeyen adını verdiği anı öykülerinden sonra, yazarlık serüvenine Söz ile devam ediyor.
Söz’deki öyküler, Benk’in Ege’ye, Tire’ye, çocukluğunun geçtiği memleket toprağına buram buram özlem kokuyor.
Söz’deki öykülerde öğretmenlik günlerinin yaşanmışlıkları ve yaşamına damga vuran eğitimcilik ruhu apaçık görülüyor.
Söz’deki öyküler, ilk kitabındaki topluma bulaşmış olan cahilliğin, din sömürüsünün, boşinanların ne denli bir bela olduğunun örnekleriyle uyarıyor.
Söz’deki öykülerde de Benk, yine çocukluk günlerinden yaşlılık günlerine uzanan yaşam parçacıklarıyla içtenlikli anlatımını sürdürüyor.
Kitaba adını veren öyküde, genç öğretmene, *Kimler bıraktı tutulan elleri, kimler cahil bıraktı, neden cahil kalsın istediler diye sorgulayacağım… Ve bu cehaleti kırmada benim görevim ne? Nasıl yeneceğim bu cehaleti?* sorusunu sorduran gerçeklik, onun *Aydın Türk Kadını ve Cumhuriyet Kadını olacağım! Aydınlanma meşalesini hep daha yükseklere taşımaktan asla vazgeçmeyeceğim! Halkımın hizmetinde bir an olsun kendimi düşünmeyeceğim!* sözüyle somutlanırken şöyle bitiyor:
*Ölene kadar yolumu aydınlıktan, kadınımızı aydınlatmaya çalışmaktan başka bir yöne çevirmeyeceğime, huzurunda yemin ediyor, söz veriyorum, Söz!..*