Her şey, Mersin’de güzel bir öğle sonrasında başladı. Elini ilk kez kana buladığında, ardında bıraktığı dostlarının yasını tutuyordu. Ta ki, hayatını değiştiren kadınla göz göze gelinceye dek. İçi, normal bir insan gibi yaşam arzusuyla dolup taştığında, bunun asla mümkün olamayacağını anlaması uzun sürmedi. Cezaevine düştüğünde henüz yirmi yedi yaşında genç bir adamdı. Yaşamının büyük bölümünü demir parmaklıklar ardında geçirmiş birisi olarak özgürlüğüne kavuştuğunda, kefaretini ödediğini düşünüyordu. Kendisini, ihtiras ve ihanet sarmalının orta yerinde bulduğunda çaresizlik, damarlarında dolaşan zehir oldu.