Türkiye ve İslam dünyası, alt kimlik fay hatlarının ürettiği sosyolojik depremlerle sarsılıyor. Bu sarsıntıların kaynağında ise kimlikleri, kimlikler arası ilişkileri, dayanışmaları yıkıma uğratarak farklı kimlikleri birbirlerine karşı Amin Maalouf’un tabiriyle *ölümcül kimlikler*e dönüştüren bir savaş türü yatıyor.
Bu savaş türü, sosyoloji disiplinini, toplumsal olayları sadece açıklayan bir bilim olarak değil, kurgulayan ve yöneten bir bilim dalı olarak da kurnazca kullanıyor.
Türkiye ve İslam dünyası ne tür bir saldırı ile karşı karşıya bulunduğunun farkında mı?
Doğru düşmanla ve doğru silahlarla mı savaşıyoruz?
Elinizdeki kitap, bu can alıcı soruya *sosyolojik savaş* kavramı ile cevap veriyor.
Türkiye ve İslam dünyasının sosyolojik kapasitesini hedef alan *sosyolojik savaş* klasik silahların değil sosyolojik silahların kullanıldığı bir savaş türü.
Elinizdeki kitap, bize savaş sahasında adeta bir keşif yaptırıyor: Görünmez düşmanı açık ediyor ve Türkiye ile İslam dünyasına, envanterindeki hiçbir rakibinin elinde bulunmayan çok güçlü sosyolojik silahları ve bunların yerlerini gösteriyor.
Ve bu silahlar çekildiğinde, *karşı sosyolojik savaş* başlamış olacaktır...