Tükendi
Stok AlarmıKüreselleşmenin en belirgin eğilimi ve küresel otoriterliğin kaynağı her düzeyde darlaşma ve muhafazakarlaşmadır. Bu gelişmeden öncelikle küresel ilişkilerin yoğunlaştığı ve denetlendiği merkezler olan şehirler etkilenmektedir. Günümüzde `şehir dindarlığı`nın veya buna temelde ters düşmeyen `melez kimlikleri`in küresel yeni lişiklere uyum biçiminden ortaya çıkması bir rastlantı değildir. Küre-muhafazakarlaşma, mevcut dünya dizenine belli bir uyumu belirtemesi yanında `modren-küresel` gerilimin de dayanağını oluşturmaktadır. Bunun da ötesinde `geleneksel ile küserel` arasında da gerilimli bir ilişki (ikilik) ve ilişkinin tartışılmasını önleyen küresel çapta bir yabancılaşma söz konusudur. Modern-küresel ve geleneksel-küresel ikilikleri arasındaki karşıtlıklar iç içe geçmiştir ve toplumsal-tarihsel algıda parçalanmayı kışkırtmaktadır. (...) Türkiye`de bu yönde ortaya çıkan değişiklikler bağlamında modern-küresel ve gelenek-küresel gerilimlerine dayalı `modern mahrem` ve `mahalle baskısı` gibi tartışmaları, Türk-Kürt, laik-dindar, Sünni-Alevi gibi ayrışmaları, bölge ve şehir planlaması ile ilgili uygulamaları, kendisi doğal bir anıt olan Çamlıca tepesine, İstanbul`un temsil ettiği uygarlık mirasına tepeden bakan, horlayan bir cami inşa etme çabasını, Boğaziçi`ne üçüncü köprü, Haliç`e `boynuz köprü` kelepçelerini, ülkenin bütün tarihi mirasını ve şehir kültürünü silip belirsizleştiren, yeni ilişki(sizlik)lere dayanarak oluşturan kentsel yenileme ve TOKİ çalışmaları örneklerini verebiliriz. Ertan Eğribel-Ufuk Özcan