Demir, yine en nefret ettiği sesle güne uyandı. Defalarca daha güzel bir melodi bulmayı düşündüğü telefonuna, gerekli vakti ayırmadığına kızarak hızla doğruldu. Alarmı kaçıncı kez ötelediğini unutmuştu. Bu sesten daha rahatsız edici konulara yeniden odaklanması gerekiyordu. Uyku ki buna uyumak denilebilirse güzel bir mola olmuştu. Sabah saat 6’da uyumayı ya da sızmayı başarmış, saat on buçuğu biraz geçe uyanmıştı. Telefonunun hızlı aramasından Ediz’i aradı. – Biraz geç olmadı mı aramak için, oğlum saat kaç çabuk ol yoksa sensiz gireceğim müdürün yanına. – O cesaretin varsa hiç durma Edo, tutan yok seni. – Yeminle bazen çok çekilmez oluyorsun. Ha bu arada müdür geçen yıl incelediğimiz bir dava vardı ya adını hatırlayamadım şimdi, hani zengin iş adamı ve çalışanı arasında geçen olay. Onu da ele almak istiyormuş.
Yol boyunca 2 gün içerisinde gerçekleştirilen dört ayrı cinayeti düşünmeye başladı Demir. Trafik ışıklarında, yolcu koltuğundaki dosyaları alıp tekrar tekrar inceledi. İşlenen 4 cinayetle, zengin iş adamı davası arasında nasıl bir bağlantı olabileceğine dair bir kıvılcım çakmıştı kafasında. İş adamı davası kendi şubelerine intikal etmiş bir olay değildi aslında. Araya giren hatırı sayılır kodamanlar tarafından özellikle davalının araştırılması yönündeki ısrarlı baskılar sonucu ön dosya oluşturulmuştu. Bu arada zengin iş adamının adı neydi?