Toprağın altında her gün ve her gece bedenimi kemirmekten semiren kurtçuklar değil huzursuzluğumun sebebi. Toza bulanmış beyaz bir sofra açtım onlara. Kendimle donattım sofrayı. Sesimi yuttum; olmayan nefesimi tuttum. Evinizde bilin kendinizi, dedim. Üzerimdeki dam göçene kadar yeni bir çatı inşa edilene kadar payınıza ne düşerse alın. Tenim farklı dokunuşlardan irkilince toprağa bulanmış bedenimi başka dişlere emanet etmeyin, dedim. Allah’tan bırakıp gitmediler, gündüz tükettikleri kuytularda gecelediler. Üstüne bir de sofran dolu olsun, dediler. Onlar şükrettikçe doldu sofram. Pıhtılaşmış kanlar döküldü ciğerlerimden. Kokum burnuma çalındıkça midem kalktı. Kendimi kustum ağır ağır. Kustukça çoğaldım; çoğaldıkça ağırlaştım. Toprak suyumu emdikçe buruştu tenim. Bırakıp gitmediler. Günlerce gecelerce başımı beklemelerini vefadan bildim.