Yoğun bakıma yatışının onuncu ziyaret günü kendisini ziyarete gittiğimizde aynı hemşire öne çıkıp şöyle dedi: ‘ Duhançi hanım bugün içeri girip oğlunuzu yakından görebilirsiniz.’ Hayretle açılmış gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama şöyle devam etti: ’ Bu bir istisna. Bugüne, size ve ailenize özel.’ Hepimiz mavi tulumları ve özel ayakkabılarımızı giyip bonelerimizi takarak birer birer içeri girdik. On gün sonra onu görmeye hasrettim ve sözlerimi ona söylemek istiyordum. Ama ağzımı açmadan bakışım onun gözlerine düştü. Tüpler hortumlar konuşmasını engelliyordu. Ama gözler söylenmemiş tüm kelimeleri söylüyordu. Bakışları gittiğimizi görünce ne kadar üzüldüğünü haykırıyordu. Kaşlarını çatıyordu : ‘Diğer hastaların canı yok mu? Diğer hastalar birinin yanına gelmesini ve sohbet etmeyi istemezler mi? ‘ Dedim ki: ‘Oğlum hemşireler kendileri gelmemize izin verdi. Gözleriyle diyordu ki: ‘ Onların da kimseleri var. Şimdi diyorlar ki ne olmuş bu bizden daha mı kıymetli? Siz benim yanımda otursanız etrafım kalabalık olsa onların yanında kimse olmasa olur mu böyle? Mutsuz olduğunu ve acı çektiğini gördüm bu yüzden hızla dışarı çıktım
Bu kitap, `servikal omurilik amputasyonu` gazisi (sonrasında şehid olan) Hüseyin Duhânçî`nin ve ona yeni hayatının her aşamasında eşlik etmeye çalışan ailesinin acılarla dolu inişli çıkışlı yaşamının öyküsüdür.
Eserde, Şehid Hüseyin Duhânçî`nin annesi Şehlâ Münzevî, oğlunun çocukluğundan şehadet anına kadar olan anılarını anlatıyor.