“Ninen öleli on yıl oldu efendi oğlum. O sağken birbirimizi omuzluyor, iki çift laf edip rahatlıyorduk. Can yoldaşım gideli Azrail Aleyhisselâm’ın yolunu gözler oldum. Şu uzun sokağa her gün bakar, bakar da kara bahtım, kem talihimi yol eylerim. Ninen bostan dönüşü sepetinde salatalık, birkaç domates, bit tutam reyhan ile aha şu köşeden çıkıp gelecekmiş gibi olur. Gelmeyeceğini bilirim amma gene de bakarım. Camın önünde oturur, içimi dinler dururum. Kimse çalmaz kapımı. Beni koyup gitti ninen.”
Necdet Ekici’nin hikâyelerindeki temel özellik, dramı vurucu yerinden yakalaması ve bunu çarpıcı bir biçimde işleyerek çok sağlam bir zemin üzerine oturtmasıdır.
Tanpınar gibi aydınlığı farklı tonlarda anlatan yazar; tarih, kültür ve insanı sağlam bir gözlem gücüyle anlatır.
Ekici, milli renklerle hemhâl olmuş, kökü mazide olan atinin güçlü bir temsilcisidir.