“Babanı çok mu sevdin?” diyorlar bana.
Yürüdüğü yolu severdim, geçtiği eşiği, su içtiği tası, yemek yediği kaşığı, başını koyduğu yastığı severdim. Gülüşünü, konuşmasını, duruşunu severdim. Ama en çok da onu severdim. Göklere bakıp babamı neden aldın diyecek oluyorum; vazgeçiyorum. “Veren de, sevdiren de, alan da o değil mi?” deyip susturuyorum asileşen yüreğimi. Bir gün sen de toprak olacaksın. Babanla buluşmak istiyorsan haddini bil diyorum. Gideceğini bile bile elin boş gitme! Belki zengin değilsin ama; gülüşünle, yürüyüşünle, ilminle, sadaka ver, bileğinle gücünle sadaka ver. Yediğin lokmayı paylaşarak sadaka ver ki azık kesen dolsun. Baki hayatta bütün riyalar yüzlere vurulurken samimiyetin sana kalsın. Sonsuz hayata vardığında kapılar açılsın, cennetin en güzel köşklerinden birinde oturan baban, yanında senin oturman için de yer açsın.