Dede Korkut Hikâyeleri’nin başkahramanı Salur Kazan’ın yedi başlı ejderhayı öldürmesini beyan eder!
Oğlu Uruz’u savaşta kaybeden Salur Kazan, acılarıyla yüzleşmek, hayata daha güçlü şekilde tutunmak yerine kendisini ava vermişti. Ölene dek av yapacağına dair ant içmiş, obasından, dostundan uzaklaşmıştı; ta ki, o gün gelene kadar…
Khmer Ülkesi(Kamboçya)’den gelen iki tüccarın söyledikleri, Bayındır Han’ı harekete geçirmiş; savaş boruları çalınmış, davullar vurulmuş, tuğlar dikilmişti. Oğuz obaları için savaş düğün, düşman ise gümüş temrenli okların hedefi olan avdı. Ulu Toy kuruldu, kararlar alındı.
Oğuz ordularının başbuğu Salur Kazan tayin edildi. Ancak Salur Kazan habersizdi; umurunda da değildi. Bamsı Beyrek, Dede Korkut ve güzeller güzeli evdeşinin telkinleriyle vazifeyi kabullenerek yola çıktı. Bu sırada Komutan Gökboğa, Deli Dündar ve Kara Budak isimli yiğitler de Khmer Ülkesine gitmiş, tüccarların söylediklerini casusluk yaparak teyit etmeye çalışıyorlardı.
Nihayet Salur Kazan, yalnızca Dede Korkut’un bildiği, Oğuz Ata’nın mirası olan sırra erişti ve ordunun başına geçti. Karşısında iblislerden kurulu bir ordu vardı.
Cenk verildi, meydan iblislere dar oldu. Salur Kazan, düşmanın, şeytanın son oyunu olan bir ejderha ile karşılaştı. Er olana düşman fark etmez; zalim bir kişi yahut yedi başlı ejderha! Salur Kazan, ejderhanın da hakkından geldi ve son çağında kendi destanını yazdı.
Türkistan’dan Kamboçya’ya uzanan, Türk tarihinin, Kaşgarlı Mahmud ve Yusuf Has Hacib gibi önemli isimlerine yer verilen macera dolu bir hikâye…