12 Yıllık bir çalışmanın eseri... Bu kitap, bir döneme damgasını vuran ve dönemin Federal Almanya medyası tarafından, "Lice - Frankurt uyuşturucu hattı" olarak adlandırılan korkunç bir uyuşturucu savaşından geride kalan izlerinin takibi sonucu gerçek bir hikayeden yola çıkarak kaleme alınmıştır. Dünyada eşi yaşanmamış bu maceranın benzerine ise, ancak "1001 Gece" masallarında rastlanır. Tarih 1977 yılının Eylül ayına tanıklık yapmaktadır. Ülkesi yeni bir uyuşturucunun tehdidi altında olduğunu fark eden Federal hükümet, henüz anavatanı keşfedilmeyen bu uyuşturucunun kaynaklarını yerinde keşfi için, dönemin Frankurt başsavcısı Dr. Körner’e "Özel Savcılık" imtiyazı tanınarak, bu tehlikeli ve zorlu görev için orta doğunun Teksas`ı diye adlandırdıkları Lice`ye resmen gönderilir. Görevi sade ve sadece Frankurt`u kendilerine üs olarak kullanan ve kendi deyimi ile Liceli uyuşturucu Baronlarıyla savaşarak ününe ün katıp efsaneleşir. Ülkesinde ulusal kahraman olarak ilan edilip, en son genel savcılığa terfi edilir. Son Liceli Baron; Dr.Korner `in Licelilere ait kara listesinin en sonunda yer aldığı için bu lakap ile adlandırılır. Mahkum edildikten yıllar sonra, dosyası Adalet Bakanının özel izni ile tekrar incelendiğinde, genel savcılık koltuğunda oturan Dr. Körner, gerisinde bıraktığı bu savaşta en büyük adli hatası ile yüzleşmenin yanı sıra, işlenen bir insanlık suçlamasıyla da suçlanır. ...Karanlık cinayetler, kobay olarak kullanılan mahkumlar... Bazı Alman hukukçuların bilgisi dahilinde yabancı mahkumlar üzerinde kapalı kapılar arkasında tezgahlanan bu insanlık dışı karanlık olaylar zinciri Dr. Körner’e kadar uzanmaktadır. Yıllar sonra, Dr. Körner `in hedef indeki 1 numara olur. Çünkü en ağır bedelli sırlar ondaydı. O artık kendi Dünyasının Baron`u idi. Adalet huzuruna çıkarılmadan çözülmesi gerekiyordu. Dr. Körner onu çözebilmek için, özel yetkilerini de aşarak, insan mantığının kabullenemeyeceği, akıllara durgunluk verecek bir karara daha imza atar. Güzelliği ile dillere destan, acımasızlığı ile de, Liceli uyuşturucu Baronlarının korkulu rüyaları haline gelen kızıl hakim lakaplı bayan bir yargıcını, tanınmaması için "Bin bir kılık ve surata" büründürerek. Ona gönderir. Yani ülkenin en acımasız uyuşturucu Baronlarının, seri katillerinin, sapık ve ırz düşmanlarının yatmakta oldukları Darmstadt kapalı cezaevine gönderir. İşin en korkunç yanı ise, yaşanan bu insanlık suçu dramından bu bayan yargıcın haberdar olmasıydı. Altın bir tepside renkli ziyafet sofrasına ikram edilen kurbanını ilk gecede tanır ve sır olarak saklar. Böylece ölümün ürkütücü çekiciliğindeki "1001 geceleri" aratmayacak zincirleme geceler başlar. İkisinin ortak bir özelliği vardı; Ölüm ve yaşam arasındaki o ince çizgi sırlarıyla düğümlü idi.