Türkiye’de sol düşünce dar bir çevreyle sınırlı kalmış, diğer düşünce akımları gibi toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmemiştir. Ancak, solun dar bir çevreyle sınırlı kalmış olması, etkisinin de dar kaldığı anlamına gelmemektedir. Türkiye’de sol her zaman varlığını hissettirmiş, dolaylı da olsa toplumsal, kültürel ve siyasal yaşamı önemli ölçüde etkilemiştir.
Solun dar bir çevreyle sınırlı kalması ve iktidar olamamasının nedenleri siyasetçiler, akademisyenler ve vatandaşlar arasında sürekli tartışılagelmiştir.
Kuşkusuz solun iktidara gelememesinin birçok nedeni bulunmaktadır. Ancak hepsinden önemlisi Türkiye’de solun her zaman rejimi tehdit eden bir ideoloji olarak görülmesi ve her dönemde baskı altında tutulmasıdır.
Tarihsel gelişimine bakıldığında, Türk siyasetinde mutlak egemen olan sağ karşısında soldan büyük bir başarı öyküsü beklemek pek olası gözükmemektedir.
Kısacası Türkiye’de solun adı yoktur.
Bu durum Türk demokrasisi açısından sakıncalar doğurmaktadır.
Nitekim ülkemizde, 2000’li yılların başından bu yana ciddi bir toplumsal dönüşüm gerçekleşmiş, Türkiye’nin çalkantılı ve sancılı geçen yıllarını iyi tahlil eden AKP, tek başına iktidara gelmiş, küreselleşme ile uyumlu, İslam inancı ve kültürü ile harmanlanan yeni bir sağ anlayış Türk siyasetine hakim olmuştur.
Solun olmayışı umutsuzluğu doğurmakta, umutsuzluk ise solu boğmaktadır. Bu kısır döngü ancak, akılcı politikalar ile kırılabilir. Aksi halde insanlar gene yıllar boyu umutsuzlukla, çaresizlikle kahrolur.