“Anadolunun bağrında, yiğit ve yakışıklı bir Erzurum’lu delikanlının hikayesiydi bu. Köylü bir ailenin tek erkek çocuğuydu. Hem acı, hem de zorlu bir hayat mücadelesi onu bekliyordu. Yaşayacaklarından habersiz ailesini düşünüyor, onlar için gece gündüz çalışıyor, umutla çabalıyordu… Başına geleceklerle hayatının değişeceğini nereden bilebilirdi ki? Tam umutsuzluğa kapıldığı anda karşılaştığı bu adam kimdi? Söğüt ağacı, inancın, yaşama tutkusunun, sevginin ve en önemlisi aşkın sembolü olabilir miydi?”
Betül Şengül, Söğüt Ağacı’ında kalıplaşmış hikayeleri birbirleriyle harmanlıyor, tesadüflerin ışığında hayatın tekdüze yaşanamayacağını gösteriyor ve bizlere sevginin hayatlarımızdaki en büyük motivasyon kaynağı olduğunu ispatlıyor.