Kar taneleri hafiften ıslak saçlarının altından genç adamın boynunu sıvazladı. Tüm ayaz gökyüzünün soğuk esintisiyle kavisli çenesine sinmiş gibi irkildi. Soğuk, içindeki kül rengine dönmüş tılsımları yakmaya devam ediyordu. Belirsizliğin fırtınasında karşısına çıkan genç kız hayatının seyrini değiştirmişti. Doğruları nasır tutmuş düşüncelerinde gizli kalmıştı. Gecenin karanlığında gölgede kalmış saç tellerini sert şekilde geriye doğru savurdu.
Kadın, sessizliğin süveydaya direnişiyle ellerine bulaşmış küllerine üfledi. Gerçeği kendinden uzakta beliren gölgesinde gizledi. Genç adamın hayatını altüst edecek bilgileri toplamak üzere görevlendirilmişti. Ruhu Edvard Munc’ın çığlığına, soğuk bir fırtınada kapıldı.
Acıyı yok saymış, susuz çöllerde kesik bir buhran gibi savrulmuştu. Yazılan muhtelif bir çiçekti,Yaprakları dökülmüş, keskin dikenlerinde saklı kalan. Koklanan serin nefha bulutlara yansıdı, Esen buruk rüzgârlar da bu gece harabat, Kalan sağdı, geçen sağlıcakla kaldı.