Babası ve pek çok sevdiği tarafından terkedildiğine inanan Zeynep’in siyah hüzünlü zamanları ile beyaz umutlu anları arasında geçen yaşam öyküsü…
Annesini dünyaya geldiğinde kaybeden bir kız çocuğunun, yurtta geçen siyah mücadelesinde ona annelik yapan yurt görevlisi Günnur anne ve kardeş bildiği sıra arkadaşı Cansu ile beyazı yakalaması. Bununla da kalmayıp *Pencereden doğacak güneşin hatırına* hayata sımsıkı tutunuşu…
Sarışın, mavi gözlü, çelimsiz bir kız çocuğunun, hayatımda bir beyaz daha dediği Türkçe öğretmeni Nesrin Hanım, tarafından yüreklendirilişi ve görkemli bir yazarlığa tırmanışı...
İki çocuk annesi olan Zeynep Karayel bu romanda, bir kadının en güçlü hali olarak tanımlıyor *anneliği* Sevdiği erkek karşısında ise kadın, çekingen bir kız çocuğu kimliğine bürünüyor.
Siyah Beyaz yaşanıyor hayat. Acısıyla tatlısıyla… Bu anlara bir kırmızılık damgasını vurarak renklendirse de bu kırmızılık hüzün katıyor zaman zaman... Kırmızılık Zeynep’in dudaklarında kalsa keşke ama bazen savaşın duvarlarda bıraktığı iz olarak vicdanlara hükmediyor.
Sürekli terkedildiğine inanan bir kadının, yaşamda sürekli çoğalışı… Ve bir gün, senin hatırına her şey dediği *güneş* onun için de erken doğacak ve ömrünce ısıtacak korkularını…
Mine Tangur