Türkiye, çeşitli niteliklere ve etkilere sahip sivil toplum yapılarının giderek geliştiği bir ülke haline gelmiştir. Bu durum, bireysel/toplumsal talep ve ihtiyaçların dile getirilip karşılanması, devletin toplumun tüm kesimlerine eşit ve hakkaniyet ölçülerine göre muamele etmesi, özgürlük ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, sosyal dayanışma ve huzurun temin edilmesi, ekonomik refahın sağlanması, kültürel ve manevi değerlerin olgunlaştırılması vb. açılardan son derece önemlidir.
Ancak sivil toplum yapılarının yukarıda geçen hedefler doğrultusunda gerçekleştirdikleri faaliyetlere muadil bir kuramsal zemine dayandıkları söylenemez. Kuramsal zafiyet nedeniyle birçok sivil yapı kısa ömürlü olmakta ya da söylem-eylem tutarsızlığı yaşamaktadır. Özellikle Türkiye gibi siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda güçlü dalgalanmaların yaşandığı bir ülkede, sağlam bir teoriye, üretken bir fikriyata ve yeniliğe açık bir teşkilata sahip olmayan sivil yapıların uzun vadede etkili ve kuşatıcı olması mümkün değildir.
Elinizdeki çalışma, ülkemizdeki sivil yapıların teorik/pratik çabalarını dikkate alarak ancak onlara kuramsal düzeyde ayna tutacak bir bakış açısı geliştirme ümidiyle kaleme alınmıştır. Çalışma bu alandaki müktesebatı kavram, yöntem ve içerik itibariyle ileriye taşıma; dil, üslup, tasavvur ve önerileri itibariyle de kuşatıcı olma çabasındadır.