Tükendi
Stok AlarmıSosyolojik teori, sosyoloji ve din sosyolojisi bilimi için önemli bir bilimsel gerekliliktir. Bu bağlamda, klasik ve çağdaş sosyolojide toplumu ve dini açıklamak amacıyla çeşitli teoriler geliştirildiği gözlemlenmektedir. Son dönemin en önemli sosyologları arasında yer alan Niklas Luhmann, genel sistem teorisiyle sosyolojinin
en kapsamlı ve sistematik teorilerinden birisini geliştirmiştir. Luhmann, farklı disiplinlerden yararlanarak geleneksel sosyoloji anlayışına karşı çıkan radikal bir süper teori inşa etmiş ve bu teori aracılığıyla toplumu ve toplumsala ait olguları açıklamayı hedeflemiştir. Dünya toplumunu bir sistem olarak ele alan Luhmann, bu toplum yapısına ait her türlü sosyal olguyu analiz etme amacı gütmüştür. Kavramsal soyutlamalar ve bilişsel çerçeveler geliştirerek evrensel ve her topluma uyarlanabilir bir teori üretmiştir. Luhmann’a göre modern toplum, son derece karmaşık bir yapıya sahiptir ve bu hiper karmaşık toplum ancak kapsamlı bir teoriyle açıklanabilir. Bu bağlamda modern toplum, toplumsal sistemin alt dallarını oluşturan işlevsel sistemlerden meydana gelir. Luhmann, eğitim, ekonomi, bilim, sanat, sağlık ve hukuk gibi her türlü sosyal olguyu toplumsal sistemin işlevsel alt sistemleri bağlamında analiz etmiştir. Din, belirli bir işlev üzerine uzmanlaşarak ve bu doğrultuda otonom bir yapı kazanarak modern toplumda kendine yer edinmiştir. Luhmann, sistem teorisinin argümanları çerçevesinde din olgusunu da ele almış ve dini sistemik bir bakış açısıyla değerlendirmiştir. Ancak,
bilim çevrelerinde Luhmann’ın hak ettiği değeri tam anlamıyla görmediği söylenebilir. Genel sistem teorisinin önemi bazı ülkelerde fark edilmiş ve bu doğrultuda çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Buna karşın mevcut çalışmaların genel anlamda tatmin edici bir düzeye ulaşmadığı ifade edilmektedir.
Benzer şekilde, ülkemizde genel sistem teorisi yeterince tanınmamakta ve bu durumun Türk sosyolojisi ile Türk din sosyolojisi için bir eksiklik olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın, Türk sosyoloji ve din sosyolojisi literatüründe mevcut olan bu eksikliği gidermeye yönelik bir katkı sağlaması amaçlanmaktadır.