Kadir, üniversiteyi yarım bırakıp vebadan kaçar gibi İstanbul’dan kaçarak sığındığı Altınpınar’da; yıllar önce kendisine işkence eden Sarı’yı televizyonda bir resim sergisinin açılış haberini izlerken görür.
İşkencecisi ile yüzleşmek, daha ziyade hesaplaşmak için karlı bir kış günü otobüsle İstanbul’a doğru yola çıkar. Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki bir otel odasında resim sergisinin açılışını beklediği günün ertesinde bir hesabı kapatmak için İstanbul`a gelmiş olan Kadir’i bir büyük sürpriz beklemektedir.

Yazar, Kadir ve Barbara’nın aşkı üzerinden; 1940’lı, 1980’li, 1990’lı ve yakın zamandaki İstanbul’u, o günlerin toplumsal ve siyasi iklimini anlatırken okuyucuyu tarihin tünellerinde akıcı ve etkileyici bir dille dolaştırıyor. Şaşırtıcı bir kurgu ile okuyucuya her bölümde farklı bir duygu yaşatıyor.