İçlerinde büyüttükleri sırları anlayan olmadı. Onların sırları gözyaşlarından toprağa düştü ve yaşlar sırrın hikmetini yeşertip anlamlandırdı.
Denir ki, Mevlana şunu vasiyet etmiştir: *İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır. Sözün en hayırlısı, az ve anlaşılır olandır.* Gize doğru yolculuk başlamıştır.
Denir ki, Hayyam’ın Hasan Sabbah’a söylediği; *bu insanlar cennet için yaşıyorlar, ancak onlara bir cennet verebilirsen onları yönetirsin* sözü, Hasan Sabbah’ın hayatının sözü olmuştur. Bu söz söylenmiş midir, Hasan Sabbah’ın hayatı değişmiş midir bilinmez. Bilinen, gizin içine girilmiş olma halidir.
Denir ki Hâfız büyük bir anlatıcıdır. Hafız neyi anlatır peki? Tanrısal bir konumda, insanın ve dilin, dilin dışındakinin ona yüklenmesinin öyküsünü anlatır. Gizde kaybolmanın perdesi çekilmiştir.
Hafız, Hayyam ve Mevlana yan yana gelince gazeller aşkın hikmetine perde kurar ve o perde yürekte söz olur, söz hiçliğe yelken açar ve sırlar giz olur. Haşim Hüsrevşahi’nin sade ve anlamlı çevirisi ile hikmet bahçesinin gülleri bülbüle kapılarını açar; bülbül inlerken, bahçe aşk mevsimine dem der ve Hafız ve Hayyam ve Mevlana girer içeri.