Bir saat kadar sonra resmi tamamladı, daha doğrusu kendi kendine: *Eh, yeter artık!* diye işi bıraktı. Elinin tersiyle alnının terlerini silerek bir iki adım geri çekildi. Hiç de fena olmamıştı. Günün resim yapmaya en uygunsuz olan bir saatinde çabucak çırpıştırdığı bu tablo bile, onun epeyce kabiliyetli bir sanatkâr olduğunu gösteriyordu. Yaptığı resme baktıkça bunu kendisi de fark eden Tevfik, *Ah, Fransa’da birkaç sene daha kalabilseydim! İnsan altı ayda ne görür ne öğrenir ki?* diye zihninden geçirdi, eğilerek takımlarını toplamaya başladı, bu aralık yine kendi kendine söyleniyordu: *İstediğin kadar güzel resim yap... Anlayan, kıymetini bilen olmadıktan sonra!*