Yeni evinde hayat uzun zamandır sahip olmadığı anne ve mazbut bir hayatı olan kocasıyla mutlu geçiyordu. Hava iyice soğumuş, sobalar yakılmıştı. Günün büyük bir bölümünü kuzinenin olduğu odada geçirir olmuşlardı. Sabahları çıplak ağaçlara kırağı yağıyor, sisler arasından görünen şehrin manzarası masalsı bir görüntü çiziyordu. Çok geçmeden kar yağdı. Kar mücadelesi olmayan bu doğu ilinde uzun süre erimeyen kar, ulaşımı zorlaştırıyordu.. Mayıs başında sürpriz haber bekliyordu aileyi. İkinci bebek yoldaydı. Sevinçle beklemeye başladılar. Ömer mesaiye kalıyordu. Ekonomik rahatlık için bu şarttı. Tüm mide bulantılarına rağmen vaz geçmedi ders çalışmaktan Hatice ve Haziran ayında girdiği sınavları başarıyla tamamlayarak ilkokul diploması almaya hak kazandı. Büyük bir sevinçle getirdi eve diplomasını. Ömer götürüp çerçeveletti, yatak odasında duvara astılar diplomayı. O gece, hayaller ve ihtimallerle dolu heveslerle bezenmiş bir gece oldu. Çok geçmeden uygulamaya geçtiler. Sıcak bir yaz akşamı o küçük kasabaya varıp da bir küçük deniz kenarı oteline yerleştiklerinde ikisi de aradıkları yerin bu olduğunu düşünmekteydiler. Tarihi kalesi, harika doğası ve İzmir’e yakınlığıyla bu kasaba aradıkları yerdi...