Sinopeli Diogenes; felsefeye, aşka, erdeme, vazgeçişe dair…
Tanrılar tanrısı Zeus, âşık olduğu su perisi Sinope’yi *dünyanın en güzel yeri* diyerek Paflagonya’ya getirip bırakır. O günden sonra güzel Sinope’nin adıyla anılacak kent, zamanla bir başka düşünürün de memleketi olacaktır. Zengin bir adamın oğlu olarak doğsa da dünya nimetlerini elinin tersiyle iten, Büyük İskender’e bile *Gölge etme başka ihsan istemem* sözüyle kafa tutan, gündüz vakti elinde fenerle *adam arayan* o Sinopeli, Diogenes’ti…
Diogenes’in dünyanın tüm nimetlerinden ve hazlarından vazgeçişi, onu ilk gençliğinde çok sevdiği Aisa’dan ve kölelikten kurtardığı ve ömrü boyunca ona âşık kalacak Aspa’dan bile uzaklaştıracaktır. Bir fıçının içinde öldüğünde Diogenes’in feneri ve köpeğinden başka bir şeyi yoktur, ama felsefe tarihine damga vuracak sözleri ve yaşam tarzıyla artık ölümsüzdür…
Sinope’den başlayan köpeksi yaşamı Korint’te son bulan Diogenes’in öyküsü, Suat Çağlayan’ın akıcı anlatımıyla bir biyografik romana dönüşüyor.