Sinema filmleri çok sayıda parçanın bir araya getirilmesiyle oluşan kurgusal bir süreçtir. Bu sürecin ilk adımları film yapımından çok daha önceye, gerek senaryo yazarının düşündüklerini defalarca karaladığı zamana, gerekse yönetmenin zihinsel arayışlarını ete kemiğe bürüyeceği vakte kadar uzar. Sürekli dönüşen ve bir kalıba dökülen düşünceler filmin neredeyse her anında varlık gösterir.
Sinematik söylemler, filmin oluşundan bitişine kadar geçen zamandan kesitler içerdiği gibi, filmin bittiği ama anlamın sürekli arandığı, yenilendiği, değiştiği geniş bir yelpazeye de işaret etmektedir. Filmlerin dili aracılığıyla söylemler esasında bir dizi algı, olgu, düşünüş, bakış, yönelim ve ideoloji barındırır ve bunlardünyayla kurduğumuz münasebetimizi değiştiren, dönüştüren bir düşünce silsilesi olarak karşımıza çıkar.
Sinematik Söylemler, bakılan ancak şeffaf biçimde gösterilmeyenin, muğlak bırakılanın ardına düşen, bazen bir sahnede bazen de bir film karesinde uzun uzadıya gezinmek gerektiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Sinematik Söylemler, 11 Eylül olayları sonrasında dünya sinemalarında öteki kurgusunun birçok yönetmenin bakış açısından nasıl yorumlandığına, bu yorumun ardında yatan izlerin neler olabileceğine ışık tutmaktadır.